50 Yıl Sonra Neden Fischer-Spassky En Büyük Dünya Şampiyonluğu Maçı?
Satrancın en yüksek unvan için yapılan maçlara dair uzun bir geleneği var. 50 yıl sonra bile Asrın Maçı hâlâ unvanını savunan şampiyon ile meydan okuyucu arasında yaşanmış en büyük rekabet olabilir. GM Bobby Fischer ve GM Boris Spassky arasında oynanan 1972 Dünya Satranç Şampiyonasına bakış açımla bunun sebebini izah edebilirim.
GM Mikhail Botvinnik, 1948'de unvanı aldığından bu yana satranç dünyasında Sovyetlerin üstünlüğü norm haline gelmişti -1948 ve 1972 maçı arasında yapılan tüm dünya şampiyonalar Sovyet büyükustalar arasındaydı-. He ne kadar ilk Adaylar Turnuvası 1956'da olsa da, Spassky'nin kariyeri 1964 İnterzonal Turnuvasında birinciliği paylaşana kadar biraz yavaşladı. Bu performans, nihayet 1966'da GM Tigran Petrosian'a meydan okuyabilmesinin yolunu açtı.
Spassky muhtemelen 1966 itibariyle dünyanın en güçlü oyuncusuydu. On yıllar sonra bana şunu itiraf etti: "O noktada o kadar güçlüydüm ki kimse beni durduramazdı." Petrosian hariç kimse; ama onun durdurabilmesi de geçiciydi.
GM Vasily Smyslov iki Adaylar Turnuvası kazanırken Spassky'nin performansı daha da etkileyici. 1965'te Adaylar Turnuvalarının yerine Maçlar getirildi ve Spassky iki döngüde altı maç kazandı. Güçlü bir girişim hissi olan çok yönlü bir oyuncuydu.
O zaman o kadar güçlüydüm ki kimse beni durduramazdı.
—Boris Spassky
- II.Dünya Savaşı Sonrası
- Sovyet Hegemonyası
- Fischer'in Kararları
- Dünya Şampiyonluğu Maçının Amacı
- Soğuk Savaş Ortamı
- Her İki Oyuncunun Analizi
- Favori Fischer mi Spassky miydi?
- Reykjavik'in Seçimi
- Maç Başlıyor
- Daha Az Hata
- Şampiyonluk Maçının Etkisi
II.Dünya Savaşı Sonrası
II.Dünya Savaşı sonrası dönemde 1969'a kadar dokuz maç yapıldı ve hepsi Sovyet oyuncular arasında Moskova'da oynandı. Bu durum artık satranç dünyasında kanıksanmıştı. Ne var ki, bir değişim olmak üzereydi. 1970'de Belgrad'da Sovyetler Birliği ve "Dünyanın geri kalanı" arasında 10 masa üzerinden bir maç yapıldı. 1950'lerde 1960'larda böyle bir maç pek ilgi uyandırmazdı, Sovyetler Birliği rahatça kazanırdı. Bu kez çok ufak farkla kazandılar. Sovyetler Birliği dışındaki dünya güçlenmişti.
"Geri Kalanın" ilk üç masası—GM'ler Bent Larsen, Fischer ve Lajos Portisch—her biri de sırasıyla Spassky, Petrosian ve GM Viktor Korchnoi'a karşı oynadıkları bire bir mini maçları kazandılar. Sonuç olarak, artık onlar Sovyet hegemonyasına tehdit haline geldiler diyebilir miydik? Portisch kesinlikle çok kuvvetli bir büyükustaydı. Konumsal stili nedeniyle kendisine "Macar Botvinnik'i" lakabı takılmıştı. 1956 Adaylar Maçlarına kaldı ve burada GM Mikhail Tal'e elendi.
Sonraki döngüde, Portisch az farkla Larsen'e kaybetti ki o da 1960'ların ikinci yarısında en iyi dönemlerindeydi. Büyük Dan, bu yıllarda pek çok turnuva kazandı. Portisch'i yenmesinin ardından geleceğin şampiyonu Spassky tarafından elendi. Sovyetlerin Larsen ve Portisch'ten gerçekten çekinmedikleri belliydi, esas endişeleri Fischer'di.
Sovyet Hegemonyası
1962'de Fischer Stockholm İnterzonalini inanılmaz bir skorla kazandı, Sovyet rakiplerinin 2,5 puan önündeydi. O zaman henüz yalnızca 18 yaşındaydı. Bu sonuç Sovyetleri korkutmuş olmalı: 14 yıl sonra hegemonyaları daha önce eşi benzeri görülmemiş şekilde tehdit altındaydı. Ne var ki, henüz Fischer'in zamanı gelmemişti. Meşhur Curaçası Adaylar'da önemli bir rol oynayamadı.
Üç Sovyet oyuncuyu turnuvayı domine ettiler: Petrosian, GM Paul Keres ve GM Efim Geller. Sonradan bu üç oyuncunun birbirleriyle önceden sonucu belli beraberlikler yaptıklarını iddia eden Fischer'in için bu sonuç büyük bir hayal kırıklığıydı. Haklıydı; ama bu durum da gerçeği değiştirmiyordu: Sovyet hegemonyası en az üç yıl daha devam edecekti.
Fischer'in Curaçao'daki başarısızlığı FIDE döngülerine bakış açısını değiştirdi. İnterzonaldeki büyük başarısının hiçbir şekilde Adaylar'da elde edilecek bir başarının habercisi olmadığını gördü. 1964 Amsterdam İnterzonalinde oynamak yerine kendisiyle dünya şampiyonu arasında başarılı olmayan maç yapma denemelerinde bulundu. Aslında, dünya şampiyonluğu unvanlarını çok önemseyen Sovyet Satranç Federasyonunun böyle bir meydan okumayı kabul etmesinin ihtimali bile yoktu.
Fischer'in Kararları
Fischer, Tunus'un Sus şehrinde sonraki İnterzonali oynamaya karar verdi; ama oyun üstüne oyun kazanırken organizatörlerle yaşadığı sorun nedeniye turnuvadan çekildi. Hayal kırklığına uğramış görünüyordu. 1968'de Fischer iki turnuva oynadı ve ikisini de kazandı; ama sonra turnuva satrancından çekildi.
Spassky'e karşı ikinci maçı öncesi Petrosian dikkat çekici bir açıklama yaptı: Fischer, kaybetme korkusundan dolayı Adaylar Maçlarında oynamak istemiyordu. Bu ilginç bir bakış açısıydı: hem Larsen hem de Portisch en büyük taht için mücadele ederken Sovyet oyunculara kaybettiler. Fischer, Spassky'e karşı 1968'de direnebilir miydi? Kesinlikle favori olmazdı.
Fischer'in kariyerinde belli bazı kararları neden aldığını belirlemek güçtür. İlginç bir antitez de var: Fischer tahtada çok verimliydi; ama gerçek hayatta çok güvensizdi. Arka planda dünya şampiyonluğu maçına görece geç çıkması nedeniyle yenilgiden bu şekilde kaçındığını düşünerek haklı olduğunu söyleyebilirsiniz.
Petrosian'ın tespitleri Fischer'i 1970'te satrancı geri dönme konusunda tetikledi. Sovyetler Birliği - Dünya Maçına katılma davetini kabul etti ve burada Petrosian'ı 3-1 yendi. Etkileyici bir sonuç! Daha sonra ödül töreni sırasında ABD Satranç Federasyonundan Rosser Reeves Spassky ve Fischer arasında bir maç yapılmasını önerdi. Bu yıllar önce Fischer'in hayal ettiği şeydi. Spassky kibar yanıt verdi; ama teklifi reddetti. Sovyetler Birliği Satranç Federasyonunun böyle bir maça izin vermeyeceğini biliyordu.
Öyle görünüyor ki, Fischer o yılın sonuna doğru Hollanda'nın Leiden şehrinde GM Mikhail Botvinnik'e karşı 18 oyunluk bir maç yapmayı kabul etmişti. Fischer yeni bir taleple ortaya çıkmadan önce bu ilginç mücadele için her şey hazır görünüyordu: Format değişmeliydi. Kazanan, beraberlikler sayılmadan altı galibiyete ulaşan taraf olmalıydı. Aslında bu çok eski bir fikirdi: Alexander Alekhine ve Jose Capablanca bu formatla oynamışlardı. Organizatörler bunu bariz sebeplerle ayarlayamayınca maç da iptal oldu.
Dünya Şampiyonluğu Maçının Amacı
Muhtemelen Fischer'in Botvinnik'le yapacağı maça olan ilgisini yitirmesinin sebebi kendisine daha yüksekte bir hedef seçmesiydi: Spassky'e karşı bir dünya şampiyonluğu maçı oynamak. Fischer, Palma de Mallorca'da bir İnterzonal oynamaya karar verdi. Yine kazandı, üstelik bu kez en yakın rakibine 3,5 puan fark atarak bunu yaptı. Daha sonra, hem GM Mark Taimanov hem de Larsen'i Adaylar'da 6-0 yendi. Bu satranç tarihinde kesinlikle eşsiz bir performans.
Larsen ile maçından sonra Fischer Dick Cavett Şov'a çıkara en meşhur sözlerinden birisini söyledi: "[Satrançtaki] en büyük keyif nedir? Rakibin egosunu kırmak."
Şimdi Sovyet Satranç İmparatorluğuna karşı gerçek mücadelesi başlıyor: Önce Petrosian'la karşılaşacak ve eğer bunu başarırsa bu kez sırada Spassky vardı. Eski Yunan trajedilerinde yalnız kahramanlar tek başına devasa zorluklara baş ederler. Fisher, eski Yunan trajedilerindeki kahramanların modern bir versiyonuydu.
Her ne kadar satranç henüz çok popüler olmasa da, Fischer'in kahramanca çabaları fark edilmemiş değildi. ABD Başkanı Nixon'dan bir mektup almıştı ve mektupta şunlar yazıyordu: "Şimdiye kadar başardıklarınızdan dolayı sizi şahsen tebrik etmek isterim. Dünya satranç şampiyonası yarışında üst üste 19 galibiyet eşsizdir ve bu süper başarınız sebebiyle her türlü tatmini hissedebilirsiniz. Petrosian-Korchnoi maçının galibiyle oynamaya hazırlanırken yurttaşlarınızın size destekleyeceğine emin olabilirsiniz. Başarılar!"
Dünya satranç şampiyonası yarışında üst üste 19 galibiyet eşsizdir.
—ABD Başkanı Richard Nixon'ın Bobby Fischer'e yazdığı mektuptan
Nixon'ın —veya muhtemelen mektubu yazan danışmanlarından birisinin— dünya satranç şampiyonluğu dööngüsünde olup bitenlerin farkında olması çarpıcıdır.
Petrosian'a karşı maçı Buenos Aires'te oynandı. Fischer, bu döngüdeki ilk zorluklarını yaşadı: ilk üç oyunda kayıp konumdaydı ve 1,5 puan almaktan bu nedenle memnun olmalıydı. Beş oyun sonunda maç skoru hâlâ eşitti. Fischer'in ateşli bir taraftarı olarak o zaman endişelendiğimi hatırlıyorum. Strateji ve savunma üstadı Petrosian'ı nasıl devirecekti? Bu endişeler çok uzun sürmedi. Fischer havaya girdi ve son dört oyunu kazandı. Büyük maça hazırdı.
Bir mülakatında Spassky nazik bir tepki verdi: "Tüm samimiyetimle söylemeliyim ki Fischer harika performans gösterdi. Çok iyi ve hoş bir izlenim bırakıyor." Dünya şampiyonunun yaklaşmakta olan maçtan büyük endişe taşıyıp taşımadığı açık değildir. Buenos Aires'te Fischer'in oyunu istikrarlı değildi.
Soğuk Savaş Ortamı
Fischer'in zaferi dünyada büyük heyecan yarattı. Nixon'dan bir mektup daha aldı ve bu kez mektupta şu satırlar yazılıydı: "Buenos Aires'teki zaferiniz sizi fazlasıyla hak ettiğiniz dünya şampiyonluğu unvanına bir adım daha yaklaştırdı, ben de bilmenizi isterim ki Amerika'daki binlerce satranç oyuncuyla birlikte gelecek yıl Boris Spassky'le karşılaştığınızda sizin destekçiniz olacağım."
Soğuk Savaş zamanıydı. Spassky ve Fischer arasındaki kavga kolaylıkla iki süper güç arasındaki savaşın kişileştirmesi olarak görülebilirdi. Satranç topluluğu masa başındaki hamlelerle ilgilenirken, dış dünya entrika ve olup biten olaylarla ilgiliydi. Ve bu her yere yayılmıştı. Fischer'in en meşhur yorumu da şudur: “Satranç masa başındaki savaştır. Amacı da rakibin zihnini yok etmektir.”
Satranç masa başındaki savaştır.
—Bobby Fischer
Evet, satranç Soğuk Savaş için uygun bir metafordu. Fischer lafı ağzında gevelemiyordu ve dünyanın en iyi oyuncusu olduğunu, bunu kanıtlayabileceğini anlatıyordu: "Ruslar benim unvanımı on yıl ellerinde tuttular ve şampiyonayı kazandıklarında aynı şeyin içinde kendilerini bulacaklar. Onlar da bekleyip, benim şartlarımla oynamak zorunda kalacaklar.”
Her İki Oyuncunun Analizi
Fischer özgüven patlaması yaşarken Fischer İnterzonali oynamaya karar verdiğinden beri Soyet cephesi de endişeliydi. Sovyet Satranç Federasyonu en üst düzey oyuncularıyla düzenli toplantılar yaparak Fischer olgusunu tartışıyorlardı. Ana konu da şuydu: Nasıl durdurulabilirdi? Petrosian'a karşı maçından önce dört seçkin büyükustanın, Isaac Boleslavsky, Lev Polugaevsky, Leonid Shamkovich ve Evgeni Vasiukov'un yer aldığı bir grup özel bir rapor hazırlamıştı. Bu raporda Fischer'in oyununun analizi vardı.
Bu 30 sayfalık "Özel Metodolojik Buluşmanın Sonuçları" başlıklı döküman Fischer'in oyununu genel olarak özetleyen ve teorik açılış incelemesini sistematik olarak sunan bir içeriğe sahipti. Bir sonuç benim açımdan oldukça çarpıcı, seçkin büyükustalar şöyle yazmışlardı: "Fischer kapalı konumlarda çok özgüvenli değil, bunlardan kaçınmayı tercih ediyor. Manevra oyununda -kilitli merkez konumlarında- Spassky ve Petrosian kendisinden üstün gibi görünüyorlar."
Bu sonucun ilk kısmı doğruydu: Fischer ve Sovyet şampiyonlarla oynadığı her iki maçta da pek az oyunda konum kapalı özellik taşıyordu. Ancak bu tarz konumlar örneğin Petrosian-Fischer maçının altıncı oyununda veya Spassky-Fischer maçının beşinci oyununda ortaya çıktığında Amerikalı ikna edici bir şekilde kazandı. Bu da en üst düzey bir oyuncunun stili hakkında genel konularda çıkarımlar yapmanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor.
Daha da önemlisi açılışlarla ilgili varılan sonuçlardı. Sovyet araştırması çok profesyonel ve detaylıydı. Büyük maçtan önce, hazırlık yoğunlaştı. Tal, Petrosian, Keres ve Smyslov'un her birisi uzun ve özel mektuplar yazmış, Fischer'in oyununa dair derinlikle görüşlerini paylaşmışlardı. Bu büyük en üst düzey Sovyet oyuncu grubunun kuramsal çalışması bugünkü bilgisayar hazırlığına göre ufak görünse de, o günler için olağanüstü bir çabaydı. Diğer tarafta, Fischer açılışları üzerine her zaman yalnız çalışıyordu.
1970'te Fischer, İngiliz IM Bob Wade'den İnterzonal'deki rakiplerinin ne oynadığını dair sistematik bir inceleme aldı. Bu kartlar genç İngiliz oyuncular tarafından elle hazırlanıyordu. Wade daha sonra Spassky'nin açılışlarına ilişkin sayfaları dikişsiz iki tane kitap da hazırladı.
Bunun yanında, Spassky ile olan maçına pek de uzak olmayan bir tarihte Fischer, Spassky'nin 355 oyununu içeren Alman Weltgeschichte des Schachs adlı derginin 27. sayısını aldı. Bu kesinlikle Spassky'nin tüm oyunlarını içeren bir koleksiyon değildi; çünkü o tarihe kadar 1000'den fazla ciddi turnuva oyunu oynamıştı. Yine de, Fischer'in sürekli yanında gezdirdiği ve sürekli üzerine kendi notlarını aldığı çok değerli bir kitaptı. Tek başına çalışmanızın avantajı en yaptığınınızı gayet farkında olmanız. Spassky, başkalarının bulduklarını çalışmak zorundaydı.
Favori Fischer mi Spassky miydi?
Favori kimdi? O dönemde Fischer'in kazanacağına dair şüphem yoktu ve herkesin bu görüşü taşımadığını duymak beni şaşırtıyordu. Bir grup üst düzey oyuncuya göre Spassky favoriydi. Arkaplanda bu görüşü anlayabiliyordum: Spassky'nin Fischer'den çok daha fazla tecrübesi vardı. Beş yıllık periyotta Keres, Geller (iki defa), Tal, Larsen, Korchnoi ve Petrosian'ı iki maçlarda — çoğu zaman etkileyici skorlarla yenmişti.
Bunların yanında, Spassky'nin Fischer'e karşı çok iyi bir skoru vardı: üç galibiyet, iki berabere ve hiç yenilgisi yoktu. Bu tarz bir üstünlük her zaman avantaj olmak zorunda değildi; Nepomniachtchi'nin de geçen yıl Carlsen'e karşı maçtan önce benzer iyi bir skoru vardı; ama net bir şekilde kaybetti. Eğer tarih sayfalarında geri dönersek, Capablanca, dünya şampiyonluğu maçlarından önce Alekhine'i beş defa yenmiş ve yedi defa berabere kalmışlardı. Alekhine, henüz ilk oyunda rakibini yenmişti!
Bence Fischer'in bir net üstünlüğü vardı: 1971'de zorlu maçlar oynaması ona çok özgüven getirmişti. Diğer taraftan, Spassky ise kendisini turnuvalarla kısıtlamıştı. Oyunu pek iyi değildi ve yakın zamanda büyük başarı ede etmemişti.
Maçı endişe içinde bekliyordum. Moskova, savaş sonrası ilk kez maç yapılacak yer olmayacaktı. Pek çok aday şehir vardı; ama Fischer ve Sovyetler'i aynı çizgiye getirmek kolay değildi. Neyse ki GM Max Euwe FIDE Başkanıydı ve kendisinin mükemmel diplomatik becerileri vardı. Euwe ile beraber yazdığım Fischer World Champion adlı eserde katkısını şöyle yazdı: "Dünya satranç şampiyonluğu unvanı için yapılan mücadele olağanüstü derecede gergindir; ama bu şampiyonaya giden süreç de eşit derecede heyecan verici olmuştu.”
...bu şampiyonaya giden süreç de eşit derecede heyecan verici olmuştu.
—Max Euwe
Reykjavik'in Seçimi
Bir süre sonra yalnızca iki aday şehir kalmıştı: Belgrad ve Reykjavik. Fischer ilk şehri tercih ediyordu, eski Yugoslavya'da çok popülerdi. Sovyetler, maçın Reykjavik'te yapılacağı kesinleştiğinde bunu ilk zaferleri olarak nitelendirebilirlerdi.
Sovyet heyeti İzlanda'ya epey erken ulaşmışlar, Fischer ise kesinlikle ortalık görünmüyordu. Saklanıyordu. Bu dönemde tüm dünya —yalnızca satranç dünyası değil— Fischer'in attığı her adımı endişeyle takip ediyordu. Reykjavik'e seyahat etmeye ikna edilebilir miydi?
Nihayet, bir uçağa bindi. Bunda iki faktör belirleyici rol oynadı. İlki, ABD Güvenlik Danuşmanı, geleceğin Dışişleri Bakanı Henry Kissinger kendisini arayarak şu sözleri söyleyip Reykjavik'e gitmesini istemişti: Dünyanın en kötü satranç oyuncusu dünyanın en iyi satranç oyuncusunu arıyor." Bu telefon konuşması, satrancın siyasi arenada ne kadar önemli olduğunun bir kanıtıydı.
Bununla birlikte Fischer için daha önemli olabilecek bir başka jest geldi. İngiliz milyoner ve satranç sever Jim Slater, kişisel olarak para ödülünü iki katına, 250,000$'a (enflasyon hesaplarına göre bugünkü karşılığı yaklaşık 1,75 milyon $) yükseltmeyi önerdi. Bu belirleyici oldu. Fischer, para ödülünün çok düşük olduğundan şikayet ediyordu. Eğer hâlâ oynamayı reddederse bir korkak olarak nitelendirilebilirdi. Mücadeleye girmek zorundaydı.
Maç Başlıyor
Böylece maç kurtarılmıştı; ama Fischer'in sorunları bitmemişti. Euwe'nin önemli diplomatik rol oynadığı bazı karmaşıklıklardan sonra ilk oyun 11 Temmuz'da başladı. Teknik anlamda garip bir satranç partisiydi. 29. hamlede, Fischer çok meşhur olan kesinlikle çılgınca bir feda yaptı. Ne var ki henüz kayıp değildi ve oyunu kaybettiren hatayı zaman kontrolünden hemen önce yaptı.
Fischer, ikinci oyuna gelmedi. Turnuva salonundaki kameralardan şikayetçiydi ve bu konuda bir şeyler yapılmasını talep etti. O zaman yaşadığım hayal kırıklığını hatırlıyorum. Bütün satranç dünyasının benzer karamsar hisleri paylaştığına inanıyorum.
Ne var ki, iki adam maçı kurtardılar. Kissinger, Fischer'i bir kez daha aradı; ama daha da önemlisi Spassky, kendisinden Reykjavik'i terk etmesini isteyen Sovyet Satranç Federasyonunun talimatını dikkate almadı. Spassky'nin devam etmeye hazır olması cesurcaydı ve maçtan sonra kendisi için sonuçları olmuştu. Sovyet yetkililer bu tip durumlarda affedici değildi.
Üçüncü oyun özel bir odada oynandı —kamerasız. On yıllar sonra Spassky, üçüncü oyunu oynamaması gerektiğini söyledi. Fischer gibi, o da gelmemeliydi. O zaman maçtaki psikolojik denge korunabilirdi. Teorik olarak bu doğru bakış açısı olabilir; ama böyle yıkıcı bir karar Spassky'nin karakterine aykırıydı. Her koşulda, Fischer'in onu etkileyici bir yenilikle şaşırttığı oyunda zayıf oynadı.
Spassky için üzücü bir yenilgiydi; ama hâlâ öndeydi. Dördüncü oyunda Fischer, erken oyunortasını yanlış oynayınca üstünlüğünü geliştirebilirdi de.
Bu ucuz kurtuluş Fischer'i kanatlandırdı. Beşinci ve altıncı oyunları kazanarak skor üstünlüğünü yakaladı. Fischer havaya girmişti; ama Spassky'nin oyunu pasif ve güvensizdi. Yedinci oyunda ise farklı bir tabloyla karşılaştık: Spassky Najdorf Sicilyasında vahşi bir hücuma başladı. Geri tepti, berabere bitmesinden memun olacağı bir oyun oldu. Fischer, sekizinci oyunda skor üstünlüğünü artırdı; ama bu partinin oyunortasında esrarengiz bir an oldu.
Sakin bir beraberlikten sonra Fischer, 10.oyunda yine üst düzey bir darbe vurdu. artık üç puanlık skor avantajıyla kontrolü tamamen ele almış görünüyordu. O noktada belki de aşırı özgüvenliydi. 11. oyunda Spassky, Najdorf Zehirli Piyon Varyantına yeni bir yöntem uyguladı ve ikna edici bir zafer kazandı: Spassky'nin analist ekibi harika bir iş çıkarmıştı. Maçta yeniden tansiyon yükselmişti.
12 .oyundaki sakin beraberlikten sonra Spassky iki puan gerideydi ve çok fazla maç deneyimi olduğu için çok da panik olmamıştı. Ne var ki, 13. oyunda her şeyin alt üst olduğu uzun bir oyunsonunda berabere oyunsonunda nihai hatayı yaptı.
Fischer'in açık bir üstünlüğü vardı ve bunu maçın son bölümünde korumayı başardı. Yedi beraberlik bir seri oldu. Genel fikir Spassky'nin formunu bulduğu ve oyunların üst düzeyde oynandığıydı. Bu karşılıklı ağır hataların yapıldığı 14. oyun için geçerli değildi. Oyuncular 13. oyundan sonra çok mu yorgun düşmüşlerdi? Bu soruyu yanıtlamak kolay değildir. Spassky, bu yenilgiden sonra bir mola almıştı dolayısıyla dört boş gün kalmıştı. Boş günlerde kolay çözülemeyecek oldukça fazla gerilim vardı.
Sonraki altı beraberlik gerçekten iyiydi. Bir örnek de 19. oyundaki gergin oyunortası mücadelesiydi.
21. oyunda, hiçbir üstünlük elde edemediyse de Spassky'nin unvanını koruma şansını devam ettirmek için kazanması gerekiyordu. Berabere bir oyunsonuna girdiğinde hayal kırıklığı yaşamış olmalı.
Daha Az Hata
Nihayetinde Fischer'in maçı kazanmayı hak ettiği sonucuna varabiliriz. Pek çok farklı konumda ustalaşmayı başardığını gösterdi. Taktik olarak uyanıktı ve çok faz konumsal hata yaptı. Genel olarak böyle uzun bir maçı daha az hata yapan tarafın kazandığını söyleyebiliriz. Reykjavik'teki maç kötü gaflarla gölgelendi. Spassky, en az üç oyun gaf yaptı.
Karşılaştırmak gerekirse, Carlsen-Nepomniachtchi'de dünya şampiyonu kaba hatalardan kaçınmayı başardı; ama meydan okuyucu maçın sonuna doğru üç defa kaba hata yaptı. Bu karşılaştırma hataları olur, günümüzdeki maçlar o kadar uzun sürmüyor. Dahası, Reykjavik'teki maça gösterilen genel ilgi ve her iki oyuncuya yapılan performans, özellikle de kaybetmeme baskısı fazladan gerilime neden oluyordu taraflarda.
Kaba hataların sayısı her zaman bir maçın kalitesinin göstergesi olmaz. Fischer ve Spassky stratejik unsurlar içeren açık konumlarda en güçlü dönemlerindeydiler. Girişimi nasıl ele geçireceklerini biliyorlardı. Fischer'de daha kuvvetli olan katil içgüdü, onun üstünlük sağlamasına yardımcı oldu.
Şampiyonluk Maçının Etkisi
Reykjavik'teki maçın dünyanın her tarafında satrancın popülerliğine müthiş bir etkisi oldu. Kısa süre önce Netflix dizisi The Queen's Gambit de kamuoyuna benzer bir etki yaptı; ama Fischer'in başarısının daha da büyük bir etkisi olmuştu. Maçtan sonra satranç takımlarının tükendiğini net hatırlıyorum, herkes satranç oynamak istiyordu. O zamanlar 20 yaşındaydım. Eğer satranç profesyoneli olma konusunda aklımda şüpheler vardıysa bile Reykjavik'teki maçtan sonra bunlar basitçe ortadan kayboldu.
Satranç dünya çapında yaygınlaştı; ama Birleşik Devletler'deki patlama bir sonuca dönüşmedi. Fischer oynamayı bıraktı, dolayısıyla Sovyetler'in kontrolü yeniden ele almasına olanak tanıdı. GM'ler Anatoly Karpov ve Garry Kasparov'un dönemi başladı ve Sovyetler Birliği dağılana kadar sürdü.
GM Jan Timman 1970'lerden erken 1990'lara kadar dünyanın önde gelen satranç oyuncularından birisiydi. Birkaç kez dünya şampiyonluğu maçı adayı oldu ve 1993 FIDE Dünya Şampiyonası Maçında Karpov'a karşı unvan maçını kaybetti. |
Önceki Fischer-Spassky Maçı 50. Yıl Dönümü İçeriği: